Önemli Noktalar
Charles Darwin’in “En güçlü ya da en zeki tür değil, değişime en çok uyum sağlayabilen hayatta kalır” sözüyle başlayan film, Kuzey Pasifik Okyanusu’nda Lilith takma adlı bir köpekbalığının evrimini inceleyen denizbilimci Sophia’nın eşi de dahil olmak üzere tüm ekibini kaybetmesiyle başlıyor.

Deniz Bilimcilerin Yoğun Çabası
Üç yıllık bir kopuştan sonra ana karakter tekrar ortaya çıkıyor. Kaza sonrası işini bırakmış ve Paris’e taşınan Sophia, çevre aktivisti Mika ile tanışıp Lilith’in inanması zor bir şekilde Paris’te, Seine Nehri’nin dibinde olduğunu öğreniyor. Üstelik nehirde düzenlenen triatlona sadece bir hafta kala! Bunun üzerine Sophia çok yakından tanıdığı Lilith’in yaratabileceği olası bir katliamı engellemek için tekrar işine dönmek zorunda kalıyor.
İlk sahnelerden itibaren Pasifik Okyanusu’nda ve Seine Nehri’nde gözlemlenen ciddi deniz kirliliği ile dikkat çeken film, balıkların plastikle dolu mideleriyle durumun vahametini çarpıcı bir şekilde sergiliyor. İklim değişikliğinin doğayı ve canlıların davranışlarını nasıl etkilediği de ustalıkla işleniyor.

Köpek Balıklarının Adaptasyonu
Köpekbalıklarının tatlı suya adapte olması, doğası gereği imkansız gibi görünse de Paris’in ekosisteminin bunu mümkün kılması Lilith’in şansı oluyor ve bu balık hayatta kalma çabasını değişen dünyaya ayak uydurarak sürdürebiliyor. Köpekbalıklarının Paris’in tarihi yeraltı mezarlarında doğum yapması, en karanlık ve umutsuz anlarda bile yaşamın bir yolunu bulma ve yeni bir hayat başlatma iradesini simgeliyor.
Çevre kirliliğinin ve habitat kaybının etkileri altında, köpekbalıklarının bu yeni ortamda var olma çabası, adaptasyon kapasitelerini yansıtıyor. Bu bilim kurgusal anlatım, filmde yaşamın zorlukları karşısında direnme gücünü ve uyum sağlama yeteneğini vurgulayan güçlü bir metafor olarak karşımıza çıkıyor.
Köpekbalıklarının adaptasyon çabası, ekosistemlerin korunması ve çevresel sürdürülebilirlik çalışmalarının önemini de gözler önüne seriyor. İnsanların çevreye duyarlı davranışlar geliştirmesi, habitat kaybını önlemek ve biyolojik çeşitliliği korumak adına sürdürülebilirlik temelli yaklaşımlar benimsemesinin gerekliliğin altı defalarca çiziliyor.
Filmin önemli karakterlerinden Mika, doğaya olan derin bağlılığı ve çevre bilinciyle çevre aktivizminin sembolü

Filmdeki diğer önemli bir nokta, nehir polisinin köpekbalığı uyarılarını ciddiye almayan ve ne olursa olsun triatlon yarışmasını iptale yanaşmayan belediye başkanının umursamaz tavrı. Belediye başkanı son ana kadar her şeyin yolunda olduğunu savunarak, insanların tehlikede olmasını göz ardı ediyor. Bu tavır siyasetin çevre duyarsızlığına dair çarpıcı bir örnek.
Belediye başkanı mevcut politikalar ve ekonomik çıkarların baskısı altında, köpekbalığı tehdidini küçümsüyor ve seçici algı süreçleriyle, bilimsel kanıtları görmezden geliyor. Siyasetle çevrecilik arasındaki bu zıtlık, modern dünyanın trajik bir yansıması. Para hırsı insan hayatının değerini gölgede bırakırken çevre duyarlılığının sesi tıpkı gerçek dünyadaki gibi kısılıyor.
Mika, doğanın korunması gerektiğine olan inancı ve ekosistem devamlılığını sağlamak adına büyük riskler alıp tehlikelerle yüzleşiyor
Belediye başkanının umursamazlığı, yalnızca bir bireyin değil, bir sistemin çarpık değerler hiyerarşisinin sembolü. Filmin çıkış yılı da bu açıdan oldukça manidar. 2024 Olimpiyatları’na ev sahipliği yapan Paris’te, Seine Nehri’ndeki kirlilik oranının yarattığı endişe oyunlar öncesinde dünya genelinde sıkça tartışılmıştı. Filmdeki umursamaz belediye başkanının aksine, Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo, bu kirlilik iddialarına son noktayı koymak için 13 Temmuz’da Seine Nehri’nde yüzerek kendini ortaya koymuş ve yarışlara engel olacak bir durumun olmadığını kanıtlama girişiminde bulunmuştu.
Ne var ki sonunda aynı sebepten dolayı Olimpiyatlar’daki triatlon yarışmaları iptal edilmek zorunda kaldı. Yani yönetmenin haklılığı ortaya çıktı. Çünkü filmdeki köpekbalığı tehdidi, aslında gerçek hayattaki kirlilik tehdidinin sembolü. Filmin önemli karakterlerinden Mika, doğaya olan derin bağlılığı ve çevre bilinciyle çevre aktivizminin sembolü.
Save our Seas Ekibi
Onun liderliğindeki Save our Seas ekibi, doğal yaşamı koruma adına büyük fedakarlıklar yapan bir oluşum olarak gösteriliyor. Mika nehir polisinin Lilith’i bulmaması için takip sinyalini kesiyor ve balığı kurtarma çabasına giriyor. Çünkü o da çevre koruma konusundaki kararlılık ve sürdürülebilirlik hassasiyetini simgeliyor. Sosyal medyada yaptığı bilgilendirme kampanyası Lilith’in durumunun öğrenilmesini sağlıyor ve halkı harekete geçiren güçlü bir yardım çağrısı oluyor.

Mika, doğanın korunması gerektiğine olan inancı ve ekosistem devamlılığını sağlamak adına büyük riskler alıp tehlikelerle yüzleşiyor. Doğası gereği saldırgan bir canlı Mika ve ekibi tarafından okyanusa ulaştırılmak isteniyor ama Sophia’nın uyarılarını ciddiye almayan aktivistler de hayatını kaybediyor. Mika’nın trajik sonu, çevre mücadelesinin zorluklarını
ve tehlikelerini gözler önüne sererken, doğaya bağlılık, çevre bilinci ve doğa koruma çabalarının ne kadar hayati olduğunu güçlü bir şekilde vurguluyor.
Onun hikayesi, doğa koruma mücadelesinin sadece bir zorunluluk değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı ve etik bir sorumluluk olduğunu gösteriyor. Senaryo gerçek bir katliam riskini duyuruyor ve can güvenliğiyle yaban yaşam hakkına saygı arasındaki çatışmayı dramatik bir şekilde yansıtıyor.
Bu etik paradoks, insanlık ve adalet kavramlarının ne kadar karmaşık olabileceğini göstererek toplumsal değerleri, etik anlayışı ve adalet duygusunu derinlemesine test ediyor. Denize ilgi duyan her doğa âşığı Netflix’te bu sınava katılabilir. Under Paris bir heyecan fırtınası ve çevrecilik dersi.